25 Ekim 2014 Cumartesi

Herkes beni sevsin !

İnsan, sosyal bir varlık olarak tanımlanır ve bireyselleşme sürecinde bireyselliğini korurken aynı zamanda toplumla da uzlaşı içinde yaşar. Ancak bu dengenin bozulmasına sebep olan bazı düşünme biçimleri vardır; kişinin mutluluğunu ve özgürlüğünü ciddi biçimde baltalayan, kendisi olmasına bir türlü izin vermeyen, bireysel kimliğini ifade etmekten alıkoyan, başkalarının memnuniyetini önceliğine alan ve kişiyi giderek yalnızlaştıran düşünce kalıplarına sahip kişilerden sözediyorum.
Bu öyle bir zorluktur ki kişiler farkında olmadan, hayat ile bağları kopmuş, daha öfkeli ve giderek kendisine yabancılaşmış bir duruma gelirler.
'Başkalarının ne dediği' ne göre yaşayanlardan, başkalarının kendisi hakkında sürekli yargıda bulunduğunu düşünüp ona göre davrananlardan, sürekli dış referanslarla hareket edenlerden, kendisine ait bir fikri ve inisiyatifi ortaya koymaktan çekinen kişilerden bahsediyorum.

19 Ekim 2014 Pazar

Sabuncu öğretmenin önerisi :)

1. Beherglasa 20 gr sıvı yağ koy.
2. Üzerine 20 mL etil alkol ve
3. 25 mL % 20'lik NaOH çözeltisi ekle.
(25 mL % 20'lik NaOH çözeltisi hazırlamak için, 5gr NaOH i (Lavabo Aç olarak satılıyor) 25 mL çözelti olacak şekilde suda çöz)
4. Karışımı bir cam çubukla, hamur kıvamına gelinceye değin sürekli karıştırarak, yaklaşık 30 dakika ısıt.
5. Hamur kıvamına geldiğinde, karışıma birkaç damla esans eklemeyi unutma.
6. Mutlaka 100 mL doymuş tuzlu su çözeltisi ekleyerek soğumaya bırak.
(Tuzlu suyu, karışım hamur kıvamına gelmeden ekleme)

Soğuduktan sonra sabunu kullan, ellerin kirli ! 

Sabunlar Baz İse Ph ı 5.5 Sabunlar Nasıl Oluyor ?

Oluşum özelliklerinden dolayı sabunun bazik karakterde olduğu doğru. 
Bazların cilde zararlı olduğu da açık. 
Bu yüzden bilim adamları, sabunu bu bazik özelliğinden arındırmak için araştırmalar yaptılar ve modern sabunlar geliştirdiler. 
Bu sabunlar donyağı ve fındık yağı ya da bunlardan elde edilen yağ asitlerinden elde ediliyor. (Donyağı : fındık yağı oranı, 4 :1 dir. )

Sıvı sabunları ve kalıp sabunları aşağıdaki gibi 3 temel grupta inceleyebiliriz:
1) Uzun yağ asitleri zincirinden ve alkali tuzlardan oluşan klasik sabunlar. Bu sabunların pH değeri 9-10 arasındadır yani bazik karakterlidir.
2) Klasik sabunlarla aynı fakat farklı olarak yüzey aktif maddeler eklenmiş sabunlar ki bu sabunların da pH değeri 9-10 arasında değişir.
3) Sendet (sentetik deterjan) sabunlar; %10 civarında sabun içeren sentetik deterjanlar ve çeşitli dolgu maddelerinden oluşur. Sendetlerin pH değeri ise 5.5-7.0 arasında değişir. Laktik asit ya da sitrik asit ekleyerek sabunların pH değeri 5-7 aralığına çekilir. Kozmetik ürün mağazalarında güzellik sabunu olarak satılan sabunlar, işte bu özelliğe sahip sabunlardır.

pH 5.5 değerindeki sabunların üretimindeki amaç, klasik sabunların cilde verdiği zararları önlemektir.

Cildimizin normal pH değeri 4.5-6.5 arasında değişir. Klasik alkali sabunlarla (pH 9-10) yıkadığımızda cildimizin pH değeri yükselir. Kuruluk hissi verir ama sağlıklı bir cilt kısa sürede tekrar gerekli nem ve pH dengesine kavuşur.



Asit Yağmurları ve Çevreye Verdiği Zararlar

Fosil yakıtlar, ekzoz dumanları ve fabrika bacalarından çıkan CO2 (karbon dioksit), SO2 (kükürt dioksit) ve NO2 (azotdioksit)gibi gazlar atmosfere yayılmaktadır. 
Hava kirliliğine neden olan bu gazlar, atmosferdeki su (H2O) ile tepkimeye girerler. 
Sonuçta H2SO4 (sülfürik asit), HNO3 (nitrik asit) , HCO3( karbonik asit) gibi asidik özellikteki bileşikler oluşur. 
Bu tür gazların yağmur, kar, dolu şeklinde yeryüzüne yağması asit yağmuru olarak adlandırılır

Asit Yağmurlarının Sebep Olduğu Zararlar
-   Asit yağmurları göller ve nehirlere yağdığında suların asitliği artar. Bu durum o sularda yaşayan canlarla zarar verir.
-   Kent içi veya kent dışındaki tarihi ve doğal yapıtlarımız zarar görür.
-   Toprağın mineral oranının düşmesine neden olur, bu durum bitkilerin topraktan beslenmesine engel olur.
-   İnsanlarda çeşitli solunum yoları, akciğer kanseri, nefes darlığı gibi hastalıklara neden olur.

Asit Yağmurlarının Oluşmasını Engellemek İçin Yapılabilecekler
-  Sanayide fosil yakıtlar yerine kükürt ve azot içermeyen doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji tercih edilmeli
-  Yeşil alanlar artırılmalı ve orman yangınları engellenmelidir
-  Toplu taşıma araçları yaygınlaştırılmalı
-  Kalorisi düşük olan ve havayı daha çok kirleten kaçak kömür kullanımı engellenmeli
-  Sanayi tesislerinin bacalarına filtre takılması sağlanmalı
-  Her yıl bacalar ve soba boruları temizlenmeli

Biliyor musunuz ?

Coca Cola, Pepsi Cola vb. yudumlarken, bileşimindeki fosforik asiti de içtiğinizi...

Duş köpüğü kullanıyorken, alkali bir madde ile yıkandığınızı biliyor musunuz ?
Sodyum hidroksit !

Genellikle asitli gazların soğrulmasında kullanılan sodyum hidroksit çözeltisinden karbondioksit geçirildiğinde, tepkimeden sonra sodyum karbonat  ile suyun açığa çıktığını...


Sodyum bikarbonat, tartarik asit ve sitrik asit karışımı olan meyve tuzu suda eritildiğinde ne olduğunu biliyor musunuz ?

Sodyum bikarbonat, asitlerle reaksiyona girer ve köpürerek karbondioksit gazı açığa çıkar.


Süt tozu, sodyum hidroksit ile ısıtıldığında, serbest kalan amonyak gazından başka hangi element serbest kalır ? Nitrojen.

Kütlesel olarak insan vücudunun %99 unun oksijen, karbon, hidrojen, azot, kalsiyum ve fosfordan oluştuğunu, hücrelerin (ağırlık olarak) %65-90 nının su (hidrojen ve oksijen) olduğunu biliyor muydun ?




Asit ve baz ayracı Kırmızı Lahana Suyu

Asit ve bazların ayracının
a) Turnusol kağıdı
b) Ph kağıdı
c) Fenolftalein çözeltisi olarak biliyoruz.

Ancak bunlar laboratuvarda yoksa...

Kırmızı lahanayı suda haşlayın. Suyunu süzün.
Asitli maddelere döktüğünüzde sarı renk ve tonlarını,
bazlarda yeşil renk ve tonlarını göreceksiniz.

Bugün bir etkinlik yaptım. Her öğrenciye evde kullandıkları çeşitli yiyecek ve içecekleri getirttim. Ayrı ayrı deney tüplerine birer parça koydum. Her birinin üzerine 20 ml. kadar kırmızı lahana suyunu döktüm.
Sonuç mükemmel.

Asitler ve bazlar (alkaliler)

 
 

Kimyasal maddeler için uyarı işaretleri


Baba oğul, yanlarında eşekleri, kente gitmek için sabah erkenden yola düşerler.
Baba, uyku sersemi oğlunu eşeğe bindirir. Kendi yürür.
Komşu köyden geçerken, oğlana laf atar köylüler;
"Yaşlı adam yürürken sen eşeğin üstünde uyukluyorsun. Utan !"

Utanan çocuk eşekten iner ve babasının binmesi için ısrar eder.
Çok geçmez, karşılaştıkları bir adam, babaya çıkışır;
"Utanmıyor musun ? Çocuk uyur gezer gibi yürüyor. Sen eşeğe kurulmuşsun."

Baba eşekten iner, birlikte yürürler. Karşıdan gelen bir başka adam, "Salaklar !" diye alay edince, baba ve oğul birlikte binerler eşeğe.

Eşeksever bir adamla karşılaşıncaya değin böyle giderler. Eşeksever, gaddarlıkla suçlar baba ve oğulu.

Vee.. Lanet olsun bu işe der, kente gitmekten vaz geçip, köye dönerler.

Kahvenin önünden geçerlerken, kahvede oturanlar,
"Bunların elinden bir şey gelmez zaten, beceriksizler !"

Siz, siz olun; ne olursa olsun, kendiniz için doğru olanı yapın.
Karışanlara, olur olmaz eleştirilere kulak asmayın.
Ne yaparsanız yapın, aslā kimseyi memnun edemezsiniz.
 Bu nedenle aslā tribünlere oynamayın. Kendinizi memnun edin ve ödüllendirin.

Başarılarınıza veyâ hatâlarınız sonucu ortaya çıkan başarısızlıklarınıza, her ne olursa olsun sahip çıkın.
Kendinizle barışık olun. Yolunuzda sağlam adımlara yürümeye devam edin. Kulağınızı yerli yersiz değerlendirmelere tıkayıp, sâdece hedefinize kilitlenin.
Dış odaklı bir kontrol mekanizmasını değil, iç odaklı kendi kontrol mekanizmanızı oluşturun ve kullanın.
Kendiniz için doğru olanı yapın, çünkü hiç kimse sizi sizden daha fazla düşünemez ve önemseyemez.
Başkalarını gereğinden fazla dikkate alarak oyalanmayın, kaygılanmayın.
Unutmayın, ne yaparsanız yapın, insânların mutlaka söyleyecek bir şeyleri vardır.

18 Ekim 2014 Cumartesi

Erteleme Sanatı – Oyalanma, Savsaklama ve Kaytarma Rehberi

Sel Yayınları’nın Yaşam Kitapları dizisinden John Perry imzalı bir kitap,
Erteleme Sanatı – Oyalanma, Savsaklama ve Kaytarma Rehberi.

Elvan Kıvılcım’ın kitabın neşeli üslubunu pek güzel yansıtan çevirisiyle bir solukta yuttum kitabı. Mark Twain’in “Bugünün işini yarına bırakma, mümkünse ertesi güne bırak” sözüyle başlayan bir kitabı okumanın zevki de başka oluyor canım!..

Stanford Üniversitesi öğretim üyesi, Amerikalı felsefeci John Perry, kitabının başında adıyla içerik hakkında çok net bir bilgi veriyor okuruna.
Birinci bölümde paylaştığı 1995 tarihli makalesi ‘Sistematik Erteleme’ ile çerçeveyi iyice netleştiriyor. Yapması gereken sayısız işi yapmamak, ertelemek için kaleme aldığı bu makale, işin özünü anlatıyor;
Tüm erteleyiciler, yapmaları gereken işleri savsaklarlar. Sistematik erteleme bu olumsuz kişisel özelliği kendi lehinize çevirme sanatıdır. 
Buradaki ana fikir, ertelemenin kesinlikle hiçbir şey yapmamak anlamına gelmediğidir. 
Erteleyen insanların hiçbir şey yapmaması nadiren görülen bir şeydir. Bahçecilik, kurşunkalem açmak ya da ilk fırsat bulduklarında dosyalarını nasıl yeniden düzenleyeceklerini gösteren şemalar hazırlamak gibi daha az yararlı işler yaparlar. Erteleyen insan bunları neden yapar? 
Daha önemli şeyleri yapmaktan kaçınmanın bir yolu olduğu için yapar.

Daha ilk bölümden beni kendimle yüzleştiren kitap, ‘Erteleme ve Mükemmeliyetçilik’ bölümünün hemen ardından gelen ‘Yapılacaklar Listesi’ bölümüyle mideme sert bir yumruk indirdi. Tam da beni anlatıyordu bu bölüm.

Benimle birlikte, işlerini ertelemenin bir yolu olarak hafta başında defterine yazdığı ‘Yapılacak İşler Listesi’ne sığınan nice okuru.
Bu listeler tam baş belasıdır zaten. Hani devlet yönetiminde tamamlanması istenmeyen işler komisyonlara devredilir ya, işte bu listelerde kişilerin komisyonları gibidir. Listele ve ertele.

Bilgisayarların ‘rolünü anlattığı bölümde de, benim gibi bir G-mail kullanıcısı olan yazar, bu sistemin hangi özelliklerinin erteleme sanatına katkı sağlayabileceğini anlatıyor. Eğer kitabı önceden okumuş olsaydım, editörümü aylardır standart yalanlarla oyalamazdım. Neyse ki, artık yeni bahanelerim var. Günümüz insanının, üretim çarkıyla ve bunun getirdiği depresyonlarla yüzleşmesi için bulunmaz bir mizah kaynağı “Erteleme Sanatı”. Ve her gerçek mizah eserinde olduğu gibi düşündürüyor, sorgulatıyor, hatta can acıtıyor. Bize de böylesi lazım.