Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.
Çünkü; ?......
(Yanıtı yorumlara yazabilirsiniz.)
5 Kasım 2014 Çarşamba
Büyüleyici bilim dalı, kimya !
Oda sıcaklığında (25 °C )sıvı halde bulunan 5 elementten (galyum, brom, cıva, sezyum ve fransiyum) birisi olan galyum, katı haldeyken insan tenine değdirildiğinde erir.
Bir çok maddenin tersine, su donarken genleşir. Bir buz küpü, kullanılan suyundan yaklaşık % 9 daha fazla hacmi kaplar.
Su dolu bir bardağa, bir avuç tuz konulduğunda ne olur ? Su taşar mı ?
Çözünen tuz nedeniyle yoğunlaşan suyun düzeyi düşer.
Elmas ve grafit saf karbondur.
Molekül geometrileri farklıdır yalnızca.
İnsan vücudu, yaklaşık 9000 kurşun kalem için gerekli grafiti sağlayacak kadar karbon içerir.
Yıldırım çakması sonucu oluşan elektrik akımının oksijeni parçalaması ile oluşan ozonun, havanın temizlenmesinde, dolayısayla ozon tabakasının güçlenmesinde önemli bir rolü vardır.
Bir çok maddenin tersine, su donarken genleşir. Bir buz küpü, kullanılan suyundan yaklaşık % 9 daha fazla hacmi kaplar.
Su dolu bir bardağa, bir avuç tuz konulduğunda ne olur ? Su taşar mı ?
Çözünen tuz nedeniyle yoğunlaşan suyun düzeyi düşer.
Elmas ve grafit saf karbondur.
Molekül geometrileri farklıdır yalnızca.
İnsan vücudu, yaklaşık 9000 kurşun kalem için gerekli grafiti sağlayacak kadar karbon içerir.
Yıldırım çakması sonucu oluşan elektrik akımının oksijeni parçalaması ile oluşan ozonun, havanın temizlenmesinde, dolayısayla ozon tabakasının güçlenmesinde önemli bir rolü vardır.
Ah, şu Romalılar !
Romalılar çamaşır yıkarken sidiklerini kullanırlarmış !
Renksiz ve çok keskin kokulu bir gaz olan amonyak (NH3), sulu çözelti halinde de aynı adı taşır.
Bir azot (N) ve hidrojen (N) bileşiğidir. Çok eskiden Libya’da Ammon tapınağı yakınlarında hazırlandığı için, eski Mısır tanrısı Ammon’dan kinaye “Amonyak” diye isimlendirilmiştir.
Hayvan cesetlerinin ve bitkilerin bozulup çürümesinden (hayvansal ve bitkisel proteinlerin çürümesi) oluşan amonyak, belli belirsiz bir oranla havada da bulunur.
İnsan ve hayvanların vücudunda, proteinlerin parçalanmasıyla devamlı olarak amonyak meydana gelir. Bu amonyak sidikle dışarı atılır.
Renksiz,keskin kokulu,gözleri yakan ve yaşartan,yakıcı lezzetli amonyağın çözeltisi, gümüş takımların temizlenmesine, kumaş lekelerinin çıkarılmasına yarar. Tıpta yakıcı olarak kullanılır. Bir bardak suya damlatılan birkaç damla amonyak en ileri ölçüde sarhoşluğu giderir.
Amonyak gazı, asitlerle birleşerek alkalik tuzların bütün özelliklerini taşıyan buharlaşmış maddeler verir.
Renksiz ve çok keskin kokulu bir gaz olan amonyak (NH3), sulu çözelti halinde de aynı adı taşır.
Bir azot (N) ve hidrojen (N) bileşiğidir. Çok eskiden Libya’da Ammon tapınağı yakınlarında hazırlandığı için, eski Mısır tanrısı Ammon’dan kinaye “Amonyak” diye isimlendirilmiştir.
Hayvan cesetlerinin ve bitkilerin bozulup çürümesinden (hayvansal ve bitkisel proteinlerin çürümesi) oluşan amonyak, belli belirsiz bir oranla havada da bulunur.
İnsan ve hayvanların vücudunda, proteinlerin parçalanmasıyla devamlı olarak amonyak meydana gelir. Bu amonyak sidikle dışarı atılır.
Renksiz,keskin kokulu,gözleri yakan ve yaşartan,yakıcı lezzetli amonyağın çözeltisi, gümüş takımların temizlenmesine, kumaş lekelerinin çıkarılmasına yarar. Tıpta yakıcı olarak kullanılır. Bir bardak suya damlatılan birkaç damla amonyak en ileri ölçüde sarhoşluğu giderir.
Amonyak gazı, asitlerle birleşerek alkalik tuzların bütün özelliklerini taşıyan buharlaşmış maddeler verir.
25 Ekim 2014 Cumartesi
Herkes beni sevsin !
İnsan, sosyal bir varlık olarak tanımlanır ve bireyselleşme sürecinde bireyselliğini korurken aynı zamanda toplumla da uzlaşı içinde yaşar. Ancak bu dengenin bozulmasına sebep olan bazı düşünme biçimleri vardır; kişinin mutluluğunu ve özgürlüğünü ciddi biçimde baltalayan, kendisi olmasına bir türlü izin vermeyen, bireysel kimliğini ifade etmekten alıkoyan, başkalarının memnuniyetini önceliğine alan ve kişiyi giderek yalnızlaştıran düşünce kalıplarına sahip kişilerden sözediyorum.
Bu öyle bir zorluktur ki kişiler farkında olmadan, hayat ile bağları kopmuş, daha öfkeli ve giderek kendisine yabancılaşmış bir duruma gelirler.
'Başkalarının ne dediği' ne göre yaşayanlardan, başkalarının kendisi hakkında sürekli yargıda bulunduğunu düşünüp ona göre davrananlardan, sürekli dış referanslarla hareket edenlerden, kendisine ait bir fikri ve inisiyatifi ortaya koymaktan çekinen kişilerden bahsediyorum.
19 Ekim 2014 Pazar
Sabuncu öğretmenin önerisi :)
1. Beherglasa 20 gr sıvı yağ koy.
2. Üzerine 20 mL etil alkol ve
3. 25 mL % 20'lik NaOH çözeltisi ekle.
(25 mL % 20'lik NaOH çözeltisi hazırlamak
için, 5gr NaOH i (Lavabo Aç olarak satılıyor) 25 mL çözelti olacak şekilde suda
çöz)
4. Karışımı bir cam çubukla, hamur
kıvamına gelinceye değin sürekli karıştırarak, yaklaşık 30 dakika ısıt.
5. Hamur kıvamına geldiğinde, karışıma birkaç
damla esans eklemeyi unutma.
6. Mutlaka 100 mL doymuş tuzlu su
çözeltisi ekleyerek soğumaya bırak.
(Tuzlu suyu, karışım hamur kıvamına
gelmeden ekleme)
Soğuduktan sonra sabunu kullan, ellerin
kirli !
Sabunlar Baz İse Ph ı 5.5 Sabunlar Nasıl Oluyor ?
Oluşum özelliklerinden dolayı sabunun
bazik karakterde olduğu doğru.
Bazların cilde zararlı olduğu da açık.
Bu yüzden
bilim adamları, sabunu bu bazik özelliğinden arındırmak için araştırmalar
yaptılar ve modern sabunlar geliştirdiler.
Bu sabunlar donyağı ve fındık yağı
ya da bunlardan elde edilen yağ asitlerinden elde ediliyor. (Donyağı : fındık
yağı oranı, 4 :1 dir. )
Sıvı sabunları ve kalıp sabunları aşağıdaki gibi 3 temel
grupta inceleyebiliriz:
1) Uzun yağ asitleri zincirinden ve alkali
tuzlardan oluşan klasik sabunlar. Bu sabunların pH değeri 9-10 arasındadır yani
bazik karakterlidir.
2) Klasik sabunlarla aynı fakat farklı
olarak yüzey aktif maddeler eklenmiş sabunlar ki bu sabunların da pH değeri
9-10 arasında değişir.
3) Sendet (sentetik deterjan) sabunlar;
%10 civarında sabun içeren sentetik deterjanlar ve çeşitli dolgu maddelerinden
oluşur. Sendetlerin pH değeri ise 5.5-7.0 arasında değişir. Laktik asit ya da
sitrik asit ekleyerek sabunların pH değeri 5-7 aralığına çekilir. Kozmetik
ürün mağazalarında güzellik sabunu olarak satılan sabunlar, işte bu
özelliğe sahip sabunlardır.
pH 5.5 değerindeki sabunların
üretimindeki amaç, klasik sabunların cilde verdiği zararları önlemektir.
Cildimizin normal pH değeri 4.5-6.5 arasında
değişir. Klasik alkali sabunlarla (pH 9-10) yıkadığımızda cildimizin pH değeri
yükselir. Kuruluk hissi verir ama sağlıklı bir cilt kısa sürede tekrar gerekli
nem ve pH dengesine kavuşur.
Asit Yağmurları ve Çevreye Verdiği Zararlar
Fosil yakıtlar, ekzoz dumanları ve
fabrika bacalarından çıkan CO2 (karbon dioksit), SO2 (kükürt dioksit) ve NO2
(azotdioksit)gibi gazlar atmosfere yayılmaktadır.
Hava kirliliğine neden olan
bu gazlar, atmosferdeki su (H2O) ile tepkimeye girerler.
Sonuçta H2SO4 (sülfürik
asit), HNO3 (nitrik asit) , HCO3( karbonik asit) gibi asidik özellikteki
bileşikler oluşur.
Bu tür gazların yağmur, kar, dolu şeklinde yeryüzüne yağması
asit yağmuru olarak adlandırılır
Asit Yağmurlarının Sebep Olduğu Zararlar
-
Asit yağmurları göller ve nehirlere yağdığında suların asitliği artar.
Bu durum o sularda yaşayan canlarla zarar verir.
-
Kent içi veya kent dışındaki tarihi ve doğal yapıtlarımız zarar görür.
-
Toprağın mineral oranının düşmesine neden olur, bu durum bitkilerin
topraktan beslenmesine engel olur.
-
İnsanlarda çeşitli solunum yoları, akciğer kanseri, nefes darlığı gibi
hastalıklara neden olur.
Asit Yağmurlarının Oluşmasını Engellemek
İçin Yapılabilecekler
-
Sanayide fosil yakıtlar yerine kükürt ve azot içermeyen doğalgaz, güneş
enerjisi, jeotermal enerji tercih edilmeli
-
Yeşil alanlar artırılmalı ve orman yangınları engellenmelidir
-
Toplu taşıma araçları yaygınlaştırılmalı
-
Kalorisi düşük olan ve havayı daha çok kirleten kaçak kömür kullanımı
engellenmeli
-
Sanayi tesislerinin bacalarına filtre takılması sağlanmalı
-
Her yıl bacalar ve soba boruları temizlenmeliBiliyor musunuz ?
Coca Cola, Pepsi Cola vb. yudumlarken, bileşimindeki fosforik asiti de içtiğinizi...
Duş köpüğü kullanıyorken, alkali bir madde ile yıkandığınızı biliyor musunuz ?
Sodyum hidroksit !
Genellikle asitli gazların soğrulmasında kullanılan sodyum hidroksit çözeltisinden karbondioksit geçirildiğinde, tepkimeden sonra sodyum karbonat ile suyun açığa çıktığını...

Sodyum bikarbonat, tartarik asit ve sitrik asit karışımı olan meyve tuzu suda eritildiğinde ne olduğunu biliyor musunuz ?
Sodyum bikarbonat, asitlerle reaksiyona girer ve köpürerek karbondioksit gazı açığa çıkar.
Süt tozu, sodyum hidroksit ile ısıtıldığında, serbest kalan amonyak gazından başka hangi element serbest kalır ? Nitrojen.
Kütlesel olarak insan vücudunun %99 unun oksijen, karbon, hidrojen, azot, kalsiyum ve fosfordan oluştuğunu, hücrelerin (ağırlık olarak) %65-90 nının su (hidrojen ve oksijen) olduğunu biliyor muydun ?
Duş köpüğü kullanıyorken, alkali bir madde ile yıkandığınızı biliyor musunuz ?
Sodyum hidroksit !
Genellikle asitli gazların soğrulmasında kullanılan sodyum hidroksit çözeltisinden karbondioksit geçirildiğinde, tepkimeden sonra sodyum karbonat ile suyun açığa çıktığını...

Sodyum bikarbonat, tartarik asit ve sitrik asit karışımı olan meyve tuzu suda eritildiğinde ne olduğunu biliyor musunuz ?
Sodyum bikarbonat, asitlerle reaksiyona girer ve köpürerek karbondioksit gazı açığa çıkar.
Süt tozu, sodyum hidroksit ile ısıtıldığında, serbest kalan amonyak gazından başka hangi element serbest kalır ? Nitrojen.
Kütlesel olarak insan vücudunun %99 unun oksijen, karbon, hidrojen, azot, kalsiyum ve fosfordan oluştuğunu, hücrelerin (ağırlık olarak) %65-90 nının su (hidrojen ve oksijen) olduğunu biliyor muydun ?
Asit ve baz ayracı Kırmızı Lahana Suyu
Asit ve bazların ayracının
a) Turnusol kağıdı
b) Ph kağıdı
c) Fenolftalein çözeltisi olarak biliyoruz.
Ancak bunlar laboratuvarda yoksa...
Kırmızı lahanayı suda haşlayın. Suyunu süzün.
Asitli maddelere döktüğünüzde sarı renk ve tonlarını,
bazlarda yeşil renk ve tonlarını göreceksiniz.
Bugün bir etkinlik yaptım. Her öğrenciye evde kullandıkları çeşitli yiyecek ve içecekleri getirttim. Ayrı ayrı deney tüplerine birer parça koydum. Her birinin üzerine 20 ml. kadar kırmızı lahana suyunu döktüm.
Sonuç mükemmel.
a) Turnusol kağıdı
b) Ph kağıdı
c) Fenolftalein çözeltisi olarak biliyoruz.
Ancak bunlar laboratuvarda yoksa...
Kırmızı lahanayı suda haşlayın. Suyunu süzün.
Asitli maddelere döktüğünüzde sarı renk ve tonlarını,
bazlarda yeşil renk ve tonlarını göreceksiniz.
Bugün bir etkinlik yaptım. Her öğrenciye evde kullandıkları çeşitli yiyecek ve içecekleri getirttim. Ayrı ayrı deney tüplerine birer parça koydum. Her birinin üzerine 20 ml. kadar kırmızı lahana suyunu döktüm.
Sonuç mükemmel.
Baba oğul, yanlarında eşekleri, kente gitmek için sabah erkenden yola düşerler.
Baba, uyku sersemi oğlunu eşeğe bindirir. Kendi yürür.
Komşu köyden geçerken, oğlana laf atar köylüler;
"Yaşlı adam yürürken sen eşeğin üstünde uyukluyorsun. Utan !"
Utanan çocuk eşekten iner ve babasının binmesi için ısrar eder.
Çok geçmez, karşılaştıkları bir adam, babaya çıkışır;
"Utanmıyor musun ? Çocuk uyur gezer gibi yürüyor. Sen eşeğe kurulmuşsun."
Baba eşekten iner, birlikte yürürler. Karşıdan gelen bir başka adam, "Salaklar !" diye alay edince, baba ve oğul birlikte binerler eşeğe.
Eşeksever bir adamla karşılaşıncaya değin böyle giderler. Eşeksever, gaddarlıkla suçlar baba ve oğulu.
Vee.. Lanet olsun bu işe der, kente gitmekten vaz geçip, köye dönerler.
Kahvenin önünden geçerlerken, kahvede oturanlar,
"Bunların elinden bir şey gelmez zaten, beceriksizler !"
Siz, siz olun; ne olursa olsun, kendiniz için doğru olanı yapın.
Karışanlara, olur olmaz eleştirilere kulak asmayın.
Ne yaparsanız yapın, aslā kimseyi memnun edemezsiniz.
Bu nedenle aslā tribünlere oynamayın. Kendinizi memnun edin ve ödüllendirin.
Başarılarınıza veyâ hatâlarınız sonucu ortaya çıkan başarısızlıklarınıza, her ne olursa olsun sahip çıkın.
Kendinizle barışık olun. Yolunuzda sağlam adımlara yürümeye devam edin. Kulağınızı yerli yersiz değerlendirmelere tıkayıp, sâdece hedefinize kilitlenin.
Dış odaklı bir kontrol mekanizmasını değil, iç odaklı kendi kontrol mekanizmanızı oluşturun ve kullanın.
Kendiniz için doğru olanı yapın, çünkü hiç kimse sizi sizden daha fazla düşünemez ve önemseyemez.
Başkalarını gereğinden fazla dikkate alarak oyalanmayın, kaygılanmayın.
Unutmayın, ne yaparsanız yapın, insânların mutlaka söyleyecek bir şeyleri vardır.
Baba, uyku sersemi oğlunu eşeğe bindirir. Kendi yürür.
Komşu köyden geçerken, oğlana laf atar köylüler;
"Yaşlı adam yürürken sen eşeğin üstünde uyukluyorsun. Utan !"
Utanan çocuk eşekten iner ve babasının binmesi için ısrar eder.
Çok geçmez, karşılaştıkları bir adam, babaya çıkışır;
"Utanmıyor musun ? Çocuk uyur gezer gibi yürüyor. Sen eşeğe kurulmuşsun."
Baba eşekten iner, birlikte yürürler. Karşıdan gelen bir başka adam, "Salaklar !" diye alay edince, baba ve oğul birlikte binerler eşeğe.
Eşeksever bir adamla karşılaşıncaya değin böyle giderler. Eşeksever, gaddarlıkla suçlar baba ve oğulu.
Vee.. Lanet olsun bu işe der, kente gitmekten vaz geçip, köye dönerler.
Kahvenin önünden geçerlerken, kahvede oturanlar,
"Bunların elinden bir şey gelmez zaten, beceriksizler !"
Siz, siz olun; ne olursa olsun, kendiniz için doğru olanı yapın.
Karışanlara, olur olmaz eleştirilere kulak asmayın.
Ne yaparsanız yapın, aslā kimseyi memnun edemezsiniz.
Bu nedenle aslā tribünlere oynamayın. Kendinizi memnun edin ve ödüllendirin.
Başarılarınıza veyâ hatâlarınız sonucu ortaya çıkan başarısızlıklarınıza, her ne olursa olsun sahip çıkın.
Kendinizle barışık olun. Yolunuzda sağlam adımlara yürümeye devam edin. Kulağınızı yerli yersiz değerlendirmelere tıkayıp, sâdece hedefinize kilitlenin.
Dış odaklı bir kontrol mekanizmasını değil, iç odaklı kendi kontrol mekanizmanızı oluşturun ve kullanın.
Kendiniz için doğru olanı yapın, çünkü hiç kimse sizi sizden daha fazla düşünemez ve önemseyemez.
Başkalarını gereğinden fazla dikkate alarak oyalanmayın, kaygılanmayın.
Unutmayın, ne yaparsanız yapın, insânların mutlaka söyleyecek bir şeyleri vardır.
18 Ekim 2014 Cumartesi
Erteleme Sanatı – Oyalanma, Savsaklama ve Kaytarma Rehberi
Sel Yayınları’nın Yaşam Kitapları dizisinden John Perry imzalı bir kitap,
Erteleme Sanatı – Oyalanma, Savsaklama ve Kaytarma Rehberi.
Elvan Kıvılcım’ın kitabın neşeli üslubunu pek güzel yansıtan çevirisiyle bir solukta yuttum kitabı. Mark Twain’in “Bugünün işini yarına bırakma, mümkünse ertesi güne bırak” sözüyle başlayan bir kitabı okumanın zevki de başka oluyor canım!..
Stanford Üniversitesi öğretim üyesi, Amerikalı felsefeci John Perry, kitabının başında adıyla içerik hakkında çok net bir bilgi veriyor okuruna.
Birinci bölümde paylaştığı 1995 tarihli makalesi ‘Sistematik Erteleme’ ile çerçeveyi iyice netleştiriyor. Yapması gereken sayısız işi yapmamak, ertelemek için kaleme aldığı bu makale, işin özünü anlatıyor;
“Tüm erteleyiciler, yapmaları gereken işleri savsaklarlar. Sistematik erteleme bu olumsuz kişisel özelliği kendi lehinize çevirme sanatıdır.
Buradaki ana fikir, ertelemenin kesinlikle hiçbir şey yapmamak anlamına gelmediğidir.
Erteleyen insanların hiçbir şey yapmaması nadiren görülen bir şeydir. Bahçecilik, kurşunkalem açmak ya da ilk fırsat bulduklarında dosyalarını nasıl yeniden düzenleyeceklerini gösteren şemalar hazırlamak gibi daha az yararlı işler yaparlar. Erteleyen insan bunları neden yapar?
Daha önemli şeyleri yapmaktan kaçınmanın bir yolu olduğu için yapar.”
Daha ilk bölümden beni kendimle yüzleştiren kitap, ‘Erteleme ve Mükemmeliyetçilik’ bölümünün hemen ardından gelen ‘Yapılacaklar Listesi’ bölümüyle mideme sert bir yumruk indirdi. Tam da beni anlatıyordu bu bölüm.
Benimle birlikte, işlerini ertelemenin bir yolu olarak hafta başında defterine yazdığı ‘Yapılacak İşler Listesi’ne sığınan nice okuru.
Bu listeler tam baş belasıdır zaten. Hani devlet yönetiminde tamamlanması istenmeyen işler komisyonlara devredilir ya, işte bu listelerde kişilerin komisyonları gibidir. Listele ve ertele.
Bilgisayarların ‘rolünü anlattığı bölümde de, benim gibi bir G-mail kullanıcısı olan yazar, bu sistemin hangi özelliklerinin erteleme sanatına katkı sağlayabileceğini anlatıyor. Eğer kitabı önceden okumuş olsaydım, editörümü aylardır standart yalanlarla oyalamazdım. Neyse ki, artık yeni bahanelerim var. Günümüz insanının, üretim çarkıyla ve bunun getirdiği depresyonlarla yüzleşmesi için bulunmaz bir mizah kaynağı “Erteleme Sanatı”. Ve her gerçek mizah eserinde olduğu gibi düşündürüyor, sorgulatıyor, hatta can acıtıyor. Bize de böylesi lazım.
Erteleme Sanatı – Oyalanma, Savsaklama ve Kaytarma Rehberi.
Elvan Kıvılcım’ın kitabın neşeli üslubunu pek güzel yansıtan çevirisiyle bir solukta yuttum kitabı. Mark Twain’in “Bugünün işini yarına bırakma, mümkünse ertesi güne bırak” sözüyle başlayan bir kitabı okumanın zevki de başka oluyor canım!..
Stanford Üniversitesi öğretim üyesi, Amerikalı felsefeci John Perry, kitabının başında adıyla içerik hakkında çok net bir bilgi veriyor okuruna.
Birinci bölümde paylaştığı 1995 tarihli makalesi ‘Sistematik Erteleme’ ile çerçeveyi iyice netleştiriyor. Yapması gereken sayısız işi yapmamak, ertelemek için kaleme aldığı bu makale, işin özünü anlatıyor;
“Tüm erteleyiciler, yapmaları gereken işleri savsaklarlar. Sistematik erteleme bu olumsuz kişisel özelliği kendi lehinize çevirme sanatıdır.
Buradaki ana fikir, ertelemenin kesinlikle hiçbir şey yapmamak anlamına gelmediğidir.
Erteleyen insanların hiçbir şey yapmaması nadiren görülen bir şeydir. Bahçecilik, kurşunkalem açmak ya da ilk fırsat bulduklarında dosyalarını nasıl yeniden düzenleyeceklerini gösteren şemalar hazırlamak gibi daha az yararlı işler yaparlar. Erteleyen insan bunları neden yapar?
Daha önemli şeyleri yapmaktan kaçınmanın bir yolu olduğu için yapar.”
Daha ilk bölümden beni kendimle yüzleştiren kitap, ‘Erteleme ve Mükemmeliyetçilik’ bölümünün hemen ardından gelen ‘Yapılacaklar Listesi’ bölümüyle mideme sert bir yumruk indirdi. Tam da beni anlatıyordu bu bölüm.
Benimle birlikte, işlerini ertelemenin bir yolu olarak hafta başında defterine yazdığı ‘Yapılacak İşler Listesi’ne sığınan nice okuru.
Bu listeler tam baş belasıdır zaten. Hani devlet yönetiminde tamamlanması istenmeyen işler komisyonlara devredilir ya, işte bu listelerde kişilerin komisyonları gibidir. Listele ve ertele.
Bilgisayarların ‘rolünü anlattığı bölümde de, benim gibi bir G-mail kullanıcısı olan yazar, bu sistemin hangi özelliklerinin erteleme sanatına katkı sağlayabileceğini anlatıyor. Eğer kitabı önceden okumuş olsaydım, editörümü aylardır standart yalanlarla oyalamazdım. Neyse ki, artık yeni bahanelerim var. Günümüz insanının, üretim çarkıyla ve bunun getirdiği depresyonlarla yüzleşmesi için bulunmaz bir mizah kaynağı “Erteleme Sanatı”. Ve her gerçek mizah eserinde olduğu gibi düşündürüyor, sorgulatıyor, hatta can acıtıyor. Bize de böylesi lazım.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)












